
Günümüz dünyasında bu yaklaşım artık bir tercih değil, bir gerekliliktir. Tüketici beklentileri daha bilinçli ve seçicidir. Pazar yapısı küresel düzeyde rekabetçidir. Regülasyonlar sıkı, riskler ise son derece gerçektir. Sektör sürekli değişmekte ve gelişmektedir.
Bu dinamik ortamda, yalnızca ürün değil; aynı zamanda güven üreten markalar güçlü ve sürdürülebilir bir konuma ulaşacaktır.
Neden Kalite Güvence Kültürü İnşa Ettik?
Kalite güvence kültürünü oluşturma kararımız; yalnızca iç ve dış denetimlere ya da ürün güvenliği beklentilerine yanıt vermek amacıyla değil, uzun vadeli stratejik bir vizyonun ve kurumsal değer anlayışının bir sonucu olarak şekillendi.
Bu karar, bizim için bir tercihten öte; bir duruşun, bir taahhüdün ifadesidir.
Çünkü biliyoruz ki:
- Kalite kontrol, geçmişe dair bir değerlendirmedir. Kalite güvence ise geleceği inşa etmenin temelidir
- Güven, yalnızca raporlarla değil; sistematik, tutarlı ve sürdürülebilir uygulamalarla kazanılır
- Markalaşma, yalnızca bir logodan ibaret değildir; kültür, tutarlılık ve regülasyonlara bağlılıkla gelişir
Bu bilinçle attığımız her adımda, kalite güvence kültürü bizim için:
- Organizasyonel hafızayı oluşturan temel yapıtaşı
- Tüketiciyle kurduğumuz güven ilişkisinin görünmeyen teminatı
- Regülasyonlara uyumun operasyonel altyapısıdır
Ve şuna yürekten inanıyoruz:
Kalite kültürünün olmadığı bir yerde, sürdürülebilir bir marka inşa edilemez.
Kalite Güvence Kültürünün Temel Taşı
Özellikle bitkisel içerikli ve gıdayla doğrudan temas eden ürünler söz konusu olduğunda hem yerel hem de uluslararası mevzuatlara titizlikle uyum sağlanması zorunludur.
Biz bu kültürü inşa ederken sürecin başlangıcına şu temel soruları koyduk:
- “Bu ürün, gıda ile temas ettiğinde güvenli midir?”
- “Bitkisel içerik, her zaman doğallık ve güvenlik anlamına gelir mi?”
- “Tüketici beklentileri ile yasal sınırlar tam olarak örtüşüyor mu?”
Bu sorular, yalnızca teknik bir denetimden ibaret değil, aynı zamanda etik sorumluluğun, şeffaflığın ve güven esaslı yaklaşımın bir yansımasıdır. Bu nedenle bu sorulara derinlemesine yanıtlar aramadan ilerlemek bizim için mümkün değildi.
Söz konusu değerlendirme süreci, bizi aşağıdaki başlıklarda sıkı bir uyum ve denetim sistemine yönlendirdi:
Başlıca Regülasyonlar ve Mevzuat Başlıkları:
- (EU) No 10/2011 – Plastikler için çerçeve yönetmeliği, bitkisel bazlı bileşen taşıyan polimerlerin migrasyon sınırlarını düzenler.
- (EC) No 1935/2004 - Gıdaya temas eden tüm malzemelerin genel çerçeve regülasyonu. “İnsan sağlığına zarar vermemeli, gıdanın yapısını değiştirmemelidir.”
- Türk Gıda Kodeksi – Gıdayla Temas Eden Madde ve Malzemeler Yönetmeliği (Tebliğ No: 2013/34): Bitkisel yağ, reçine ve protein türevli katkıların migrasyon testlerine tabi tutulması zorunludur.
- FDA 21 CFR – Amerikan yönetmeliği, özellikle ithalat ya da ihracat yapan firmalar için kritiktir. Bitkisel kaynaklı katkıların “Indirect Food Additive” kapsamında değerlendirilmesine olanak verir
- BfR Tavsiyeleri (Almanya) – Bitkisel mumlar, yağlar, reçineler için özel teknik notlar içerir. BfR XXI gibi belgeler, doğal katkıların migrasyon ve saflık limitlerini tanımlar.
- ISO 22000 & FSSC 22000 – Kalite güvence sistemlerinin global standardıdır. HACCP ile birlikte bitkisel kaynaklı hammaddelerin izlenebilirliği ve risk analizi sistem içinde yer alır.
“Doğal” olan her şey “uyumlu” değildir.
Sıklıkla göz ardı edilen bir gerçek var:
“Bitkisel” ifadesi, her zaman “uyumlu” ya da “güvenli” anlamına gelmez.
Bitkisel kökenli hammaddeler de tıpkı diğer bileşenler gibi migrasyon riski taşıyabilir, kimyasal reaksiyonlara girebilir, alerjen özellik gösterebilir veya pestisit kalıntısı içerebilir.
İşte tam da bu nedenle kalite güvence kültürü; yalnızca üretim hattıyla sınırlı bir yaklaşım değil, tedarik zincirinden formülasyona, ambalajdan son ürüne kadar tüm süreci kapsayan, mevzuatlarla entegre bir sistem anlayışı gerektirir.
Bu bütüncül yaklaşım, sadece yasal gereklilikleri karşılamayı değil; aynı zamanda tüketici sağlığını, marka itibarını ve sektörel sürdürülebilirliği güvence altına almayı hedefler.
Bu nedenle kaliteyi yalnızca test etmeyiz, gıda mevzuatı ile uyumlu hale getiririz!
Çünkü biliyoruz ki;
Gıda sektöründe sürdürülebilir güven, yalnızca performansla değil, aynı zamanda hukuki ve etik uyumla inşa edilir.